İngiliz karbonatı genel olarak içme suyuna ilave edilerek tüketilen bir madde diyebiliriz. Eğer hazır olarak aldığınız İngiliz karbonatı minik minik poşetlere (kaşelere) ayrıldıysa 1 litre suya bu kaşelerden 1 tane ilave edebilir, eğer bir kavanozun içinde toz halde bulunuyorsa yine 1 litre suya 1 çay kaşığı tepeleme olacak şekilde ekleyebilirsiniz. Dönem"Mutluluk veren ne varsa tadılmalıdır" dönemine dönüşür, beden utanılacak bir şey olmaktan çıkar, çıplaklık tavan yapar, sansür delinir, cinsel deneyimler hoyratça yaşanır; günah olmadığı anlaşılan seks, şehirlerin açık alanlarında teşhir edilebilen doğal bir aksiyon halini alır. Kadın, vücuduna sahip Ingilizcede ülkelerin başına ne gelir? Haziran 1, 2022 Haziran 8, 2022 admin Ülke isimlerinin başına The gelir mi? The ülke isimlerinden önce kullanılmaz Kişibaşına. Adam başına. Per capita consumption: İnsan başına tüketim. Kişi başına tüketim. Per capita income: Kişi başına düşen milli gelir. Kişi başına gelir. Kişi başı milli gelir. Kişi başına düşen gelir. Per capita quota: Kişi başına düşen pay. İngilizce Per diem Türkçe anlamı, Per diem eş anlamlısı İngilizceyılları okurken 1000 ila 2000 yılları arası ikiye bölünerek okunur. 1919 nineteen nineteen. 1881 eighteen eighty-one. 1453 fourteen fifty-three. 1999 nineteen ninety-nine. 1150 eleven fifty. 1905 nineteen oh five. 1101 eleven oh one. 2000 yılından sonraki tarihler için okuma şekli aşağıdaki gibidir ; Fast Money. İNGİLİZCE TARİHLERİN YAZIMI İngilizce tarih sormak - What day is today? Bugün günlerden ne? - It is Friday. Cuma - What day is it tomorrow? Yarın günlerden ne? - It is Saturday. Cumartesi - What is the date today? / What is today’s date? Bugünün tarihi ne? - Today is the second. / It is the second. Bugün ayın ikisi. * The ve sayının onun ardından gelmesi, ingilizcede tarih ifadelerinin bir kalıbıdır. - When is your birthday? Doğum günün ne zaman? - It is on the 14th of March. / It is on March the 14th. 14 Mart'ta. İngilizce tarih yazımı ★ Tarih yazımında Amerikan ingilizcesi ile İngiliz ingilizcesi arasında farklar bulunur. ⋆ İngiliz ingilizcesinde tarih formatı DD / MM / YYYY = GÜN / AY / YIL ⋆ Amerikan ingilizcesinde tarih formatı MM / DD / YYYY = AY / GÜN / YIL 5 August 2011 - the fifth of August, 2011 ▸ 5th August 2011 - August the fifth, 2011 ▸ August 5th, 20118 May 2012 - the eighth of May, 2012 ▸ 8th May 2012 - May the eighth, 2012 ▸ May 8th, 201216 Apr 2013 - the sixteenth of April, 2013 ▸ 16th April 2013 - April the sixteenth, 2013 ▸ April 16th, 201323 Oct 2014 - the twenty-third of October, 2014 ▸ 23rd October 2014 - Octeber the twenty-third, 2014 ▸ October 23rd, 2014 ★ Örneklerde görüldüğü üzere tarih yazımlarında sıralama sayılarını kullanıyoruz. Kısaltmalarda ise sıralama sayısının son iki harfini kullanıyoruz. SAYILAR KONUSUNU İNCELEMEK İÇİN TIKLA - the first > 1st - the second > 2nd - the third > 3rd - the fourth > 4th - the fifth > 5th - the sixth > 6th - the seventh > 7th - the eighth > 8th - the ninth > 9th - the tenth > 10th - the twenty-second > 22nd ★ Gün, ay, yıl yazarken yılı yazmadan önce virgül kullanırız. ★ Yılları yazarken 2 ye bölerek yazarız. 21 July 1950 - The twenty-first of July, nineteen fifty. - July the twenty-first, nineteen fifty. İngilizce yılların yazımı ⋆ 2000 yılından önce sayının tamamının okunması karışıklığa neden olacağından yıllar ikili kısıma ayrılarak okunur. 2000 yılından 2010 yılına kadar ise normal bir şekilde okuyabiliriz. Ancak 2010 yılından itibaren 2000 öncesi gibi ikiye ayırarak okumamız daha doğru olacaktır. * 2000’e kadar olan yıllar - 1800 > eighteen hundred - 1874 > eightteen seventy-four - 1901 > nineteen oh one - 1996 > nineteen ninety-six * 2000-2010 yılları arasında - 2004 > two thousand four - 2007 > two thousand seven * 2010 ve sonrası - 2019 > twenty nineteen or two thousand and nineteen - 2012 > twenty twelve or two thousand and twelve Popular Posts as -dığı için , -dan dolayı since -dığı için, edeli, olalı because çünkü, dolayı, yüzünden now that -dığından, madem due to yüzünden, sayesinde, ötürü, dolayı owing to yüzünden, sayesinde, ötürü, dolayı because of yüzünden, sayesinde, ötürü, dolayı thanks to sayesinde as a result of sonuç olarak therefore onun için, bu nedenle, bu yüzden so bu yüzden, diye, yani, dolayısıyla concequently bu nedenle, sonuç olarak thus böylece, bu nedenle * As, since ve because bir şeyin nedeninden söz ederken kullanılır. “-den dolayı, ... yüzünden” anlamlarına gelirler. Eğer sözü edilen neden, söyleyen ve dinleyen tarafından biliniyorsa ya da bu neden cümlenin en önemli parçası değilse as ve since kullanılır. As ve since ile başlayan cümlecikler çoğunlukla cümlenin başına gelir. Because ise sözü edilen nedene daha çok vurgu yapar ve dinleyicinin bilmediği yeni fikirleri ifade eder. - As I was tired, I went to bed early. Yorgun olduğum için erkenden Must, İngilizce’de fiile “meli, malı” eki veren bir modaldır. Zorunluluk , yükümlülük bildiren cümleler kurmak için kullanılır. Must’ın geçmiş zaman kullanımı yoktur. Must; Have to ve Should ile anlam bakımından benzerlik gösterir. Kişinin kendinden kaynaklanan veya kendi fikrini içeren zorunluluklar ifade edilirken "must" kullanılır. D ı ş etkenlere bağlı olarak dışarıdan kaynaklanan zorunluluklar için ise " have to" kullanılır. " Must ve have to" çoğu zaman birbirinin yerlerine kullanılabilirler. " Should" ise bir şeyi yapmanın iyi olacağını ifade eder, yani tavsiyede bulunur. Must > Yapmalıyım. Have to > Yapmak zorundayım. Should > Yapsam iyi olur. Olumlu Cümleler Özne + Yardımcı Fiil must + Fiil - I must go to bed early. Erken yatmalıyım. - You must study lesson. Ders çalışmalısın. - We must be quiet. Sessiz olmalıyız. - You must show your passport. Pasaportunu göstermelisin. - He must study less Have to Dışarıdan gelen kurallara uyma zorunluluğu bildirir. Olumlu Cümleler Cümlede öznelerimiz I, you, we, they olursa "have to", he, she, it olursa has to kullanılır. - I have to wear a suit at work. İşyerinde takım elbise giymem gerekiyor. - You have to be silent in the hospital. Hastanede sessiz olmalısınız. - He has to work seven days. Yedi gün çalışmak zorunda. - My father has to go to work on weekdays. Babamın hafta içi işe gitmesi gerekiyor. - We have to stay at the hotel tonight. Bu gece otelde kalmak zorundayız. Olumsuz Cümleler Yapmak zorunda değilim anlamında; I, you, we, they ile "don't have to", he, she, it ile "doesn't have to" kullanılır. - I don't have to wear a suit at work. İşyerinde takım elbise giymek zorunda değilim. - I don't have to call you. Seni aramak zorunda değilim. - We don’t have to get up early. Erken kalkmak zorunda değiliz - My father doesn't have to go to İngilizce yer edatları isimlerden önce kullanılan ve kullanıldığı ismi dolaylı tümlece çeviren kelimelerdir. in içinde, -de, -da * Genel anlamıyla, çevresi çoğu kez üstü de kapalı bir ortamın içinde demektir. - It is in the box. Kutunun içinde. - There is some water in the glass. Bardağın içinde biraz su var. - It is in the house. Evde. - I am in the kitchen. Mutfaktayım. - They are in the classroom. Sınıftalar. - The dog is in the garden. Köpek bahçede. - We are in the sea. Denizdeyiz. - Linda is in the car. Linda arabada. - I am in the helicopter. Helikopterdeyim. * Kıtalar, ülkeler, eyaletler, şehir vb. ile kullanılırken yer belirtir. - We are in Turkey. Türkiyedeyiz. - I am in İstanbul. İstanbul'dayım. * Hal ve durum göstermede kullanılabilir. - We are in trouble. Başımız belada. * Diğer in bed, in the newspaper, in the book, in the picture, in the sky, in the street etc. on üzerinde, de, -da * Üzerinde üstünde anlamınd “The” sözcüğü İngilizce öğrenirken zaman zaman kafamızı karıştıran, nasıl kullanmamız gerektiğini çoğu zaman bilmediğimiz bir “article”dır. “A / an” articleları ile sık sık karıştırılır. The article’ı, belirli durumlarda isimden önce kullanılır. Örneğin “The car” dediğimizde, bildiğimiz bir arabadan bahsettiğimiz anlaşılır. “A car” dediğimizde ise bizim için sıradan olan, herhangi bir arabadan söz ediyoruzdur. The kullanımını iyi bilmek ve “an / a ” ile karıştırmamak oldukça önemlidir çünkü “The” yı iyi kullanabildiğ,miz seviyeye geldiğimizde İngilizce’yi iyice öğrenmişiz yazımızda sizlereİngilizce’de the tek olan şeyler için yer bariz ise belirtmek için binalardan ve eserlerden,İnsanları gruplandırırken,Aile isimlerinden önce theyı kullanmak için temel kurallardan söz İngilizcede The Tek Olan Şeyler İçin the tek olan, eşi benzeri olmayan şeyleri tanımlamak için kullanılır. The hem tekil, hem de çoğul isimlerle kullanılabilir. Eğer kastettiğimiz şey belli, sıradan olmayan bir şeyse, the article’ını had to paint the car before we sold it. Arabayı satmadan önce boyamamız gerekti.Burada kastedilen şey şu Eğer the yerine a / an kullansaydık, araba herhangi bir araba olacaktı. Bu şekilde arabanın konuşan kişiye ait olduğunu you like to try the cheese cake ? Çizkeki denemek ister misin?Buradaki the kullanımından, evde bir çizkek olduğunu anlıyoruz. Eğer “a cheesecake” deseydi, gidip herhangi bir cheesecake satın almaktan söz etmiş tomato paste we bought from Gaziantep is much better than the supermarket paste. Gaziantepten aldığımız domates salçası, süpermarketten aldığımız salçadan çok daha iyi.The tomato paste dediğinde, belli, Gaziantepten alınan domates salçası olduğunu anlıyoruz. Kastettiği anlamı belirginleştiriyor. The supermarket paste dediğinde ise daha önceden süpermarketten salça alıp beğenmediklerini Gİdilecek Yer Bariz veya Tek İse belli başlı yerlerden, dünyada tek olan bir mekandan söz ediyorsak the earth moves around the sun. Dünya Güneş’in etrafında döner.Gördüğünüz üzere burada “the” kullanmasının sebebi, Dünya’nın ve Güneş’in tek, biricik varlıklar olmasından kaynaklıdır. “Bir dünya, bir güneş” diyerek sıradanlaştıramayız çünkü başka Güneş veya Dünya lay on the grass and watched the stars. Çimenlere uzanıp yıldızları izledik.Burada dünyaca bilinen evrensel şeylerden bahsettiği için the kullanıyor. Herkes “çimenleri” ve ” yıldızları” want to go to the Black Sea region a lot. Karadeniz bölgesine gitmeyi çok istiyorum.Karadeniz Bölgesi tek, biricik bir bölge. Bu yüzden The Daha Önce Bahsedilen Bir Varlıktan Tekrar Bahsederken The önce bahsettiğimiz varlıklardan bahsedersek “the” article’ini kullanarak, daha önce kullandığımızı ya da bildiğimizi belli don’t buy the newspaper these days. It’s free on the Internet. Bu günlerde gazete satın almıyorum. Internette ücretsiz çünkü.Daha önce bildiği, kullandığı şeylerden söz ediyor. Gazete ve İnternet. Bu yüzden the were three questions. The first two were relatively easy but the third one was hard. Üç soru vardı. İlk ikisi oldukça kolaydı ama üçüncüsü zordu.Üç sorudan bahsediyor. Daha sonra ise “the” eki kullanarak üç soruyu kastettiğine gönderme was an accident here yesterday. A car hit a tree and the driver was killed. Dün bir kaza oldu. Bir araba bir ağaca çarptı ve şoför öldüTanımadığı birinin yaptığı kazadan söz ediyor. Ancak kazayı anlatırken “the driver” diyor, çünkü kazadaki sürücünün öldüğüne atıf The Müzik Aletlerinden Bahsedilirken aletlerinden bahsederken the article’ı kullanılır çünkü tüm müzik aletleri farklıları olsa da temelde taught himself to play the violin. Kendi kendine keman çalmayı öğrendi.Beethoven’s fifth symphony has been arranged for the piano. Beethoven’ın beşinci senfonisi piyano için aranje edildi.Apart from a few nicks in the varnish, the guitar is in very good condition. Verniğindeki ufak çentikler dışında gitarın kondisyonu çok iyidir.Gördüğünüz üzere üç örnekte de enstrümanlardan the article’ı ile bahsettik. Çünkü kişiler örnek cümlelerde belli nesnelerden The Bazı Sistemlerden ve Hizmetlerden Önce belli başlı şeylerden söz ederken, söz ettiğimiz şey belli bir şey olduğu için the nights are getting longer. Geceler uzuyor.You’re the third person to ask me that. bunu soran üçüncü kişisinHow’s the = your baby? bebeğin nasıl?Üç cümlede de bazı belli şeylerden bahsediyor. Bu yüzden the article The İnsanları Gruplandırırken milletleri nitelendirirken the Spanish are known for their warm hospitality. Ispanyollar sıcak misafirperverliğiyle bilinirler.Don’t forget to invite the Jordans. Jordanları davet etmeyi unutma.I think the rich should pay more tax and that the poor shouldn’t pay any. Bence zenginler daha fazla vergi ödemeli ve fakirler hiç vergi ödememeli.Yukarıda sırayla üç farklı insan grubundan bahsettik. The Spanish derken tüm İspanyolları kastettiğimiz için The kullandık. The Jordans derken, Jordans’ın tüm ailesini kast ettik. The rich and The poor derken ise tüm zengin insanları, ve tüm fakir insanları kast The Ünlü Binalardan ve Eserlerden Bahsederken binalardan , ünlü eserlerden bahsederken The article’ı Mona Lisa painting is very famous for centuries. Mona Lisa tablosu yüzyıllardır çok ünlü.The Time Square is never empty at nights. Geceleri Time Square hiç boş kalmaz.The White House is surrounded by the crowds. Beyaz Saray kalabalıklarla çevrilmiş.Gördüğünüz üzere üç örnek cümlemizde de ünlü binalar veya eserler söz konusu. Bu eserlerin hepsi spesifik olduğu için the The Organizasyon ve Yayıncı Adları İçin ve yayıncı adlarından bahsederken the Metropolitan Museum of Art is one of the world’s largest and finest art museums. Metropolitan Sanat Müzesi dünyanın en büyük ve en iyi sanat müzelerinden birisidir.The ACLU American Civil Liberties Union dares to create a more perfect union — beyond one person, party, or side. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği bir kişinin, partinin ya da tarafın ötesinde , daha mükemmel bir birlik yaratmayı amaçlar.The Planned Parenthood Federation of America PPFA is a nonprofit organization that provides sexual health care in the United States and globally. Amerikan Planlanmış Ebeveynlik Federasyonu Amerikada ve dünyada kâr gütmeyen, cinsel sağlık üzerine çalışan bir organizasyondur.Gördüğünüz üzere, üç cümlede de belli başlı kuruluş ve organizasyonlardan bahsettik9. The Aile İsimlerinden Önce KullanılırDon’t forget to invite the Jordans. Jordanları davet etmeyi unutma.The Smiths are already on a vacation. Simitler çoktan bir tatile çıktı.The Davis do not invite anyone to their celebration. Davisler kutlamalarına kimseyi davet etmiyor.The, aile isimlerinde tüm aileyi nitelemek için The Nerede Kullanılmaz?İngilizce’de her isimden önce the kullanmak da elbette ki yanlış. Bazı kurallar ve istisnalar var uymanız gereken. Örneğin, eğer bir ülkede spesifik olarak “the” yoksa, ülkelerden bahsederken the kullanmanız The Ülke İsimlerinden Önce KullanılmazÜlkelerden bahsederken the kullanmanıza gerek yoktur. Örneğin, the Turkey, the Iran, The Azerbaijan gibi ifadeler yanlıştır. Ülke isimleri ve ülke okunuşları konusunda bir tahmin yürütmemeliyiz. Ülkeyi araştırıp internetten baktığımızda zaten başında “the” olup olmadığını görürüz. Tıpkı the USA Ülke İsimlerinde Republic, Kingdom, United Sözcükleri Varsa The eğer bir ülkede “Republic, Kingdom, United” gibi sözcükleri varsa the kullanılır. Örneğin The United Kingdomthe United Statesthe United KingdomUnited Arab EmiratesThe Democratic Republic of CongoThe Philippines2. The Şehir İsimlerinden Önce isimlerinden önce “the” kullanmamız gerekmemektedir. Bazı istisnalar haricinde, hiçbir şehri tanımlarken The kullanılmaz. Bu, İngilizcedeki gramer kurallarından bir Malatya is famous for their apricots. Malatya kayısısıyla cümle yanlış. Doğrusu the ekini atmak olacak. Çünkü Şehirlerle the is a great multicultural city. Tokyo muhteşem bir multi kültürlü şehir. Bu cümle doğru. The kullanmamız Ankara is the capital city of Turkey. Ankara Türkiye’nin başkenti.The kullanımı, yukarıda da belirttiğimiz üzere The İnsan İsimlerinden Önce isimlerinden önce the kullanmak yanlıştır, çünkü gerek gramatik gerekse mantık olarak insanlardan bahsederken the kullanmanın bir sebebi Bieber is the wife of Justin Bieber. Hailey Bieber, Justin Bieber’in karısıdır.Elon Musk is the richest person on the planet now. Elon Musk gezegendeki en zengin kişidir.If you wanna get to know Esra, you should be asking more specific questions. Eğer Esrayı tanımak istiyorsan, daha spesifik sorular sormalısın.Gördüğünüz üzere üç cümlede de kişilerden bahsederken the The KalıplarıBir de, İngilizce’de The kalıpları vardır. Bu kalıplar iş hayatında mail yazarken, okulda essay yazarken işimize çok yararlar. Bu kalıpları bilmek bize konuşurken ve yazışırken dile hakim olma gibi kolaylıklar fact that Kullanımıby the way Kullanımıon the other hand KullanımıOn The Other Hand KullanımıThe Same As Kullanımı The Reason Why Kullanımı With the Aim of KullanımıTo The Kullanımı By the End Of Kullanımı On The Grounds KullanımıIn The Meantime Kullanımı At the Moment Kullanımı The Most KullanımıIn Spite of the Fact That Kullanımı By The Time Kullanımı The Reason for This Kullanımı For the Extend That Kullanımı The Last Time KullanımıIn the Event of KullanımıThe Majority of Kullanımı With the Aim of KullanımıAşağıda sizin için bu İngilizce essay yazım kalıplarını örneklendirip The Fact That Kullanımı“…the fact that… ” gerçek şu ki anlamına gelmektedir. Kalıp olarak kullanılır ve devamında bir cümle it the fact that the firm is losing money? Firmanın para kaybettiği zaten belli değil mi?I know for the fact = I am certain that she’s involved in something illegal. Eminim ki illegal bir işe karıştı.It’s the fact that dogs have an acute sense of smell. Gerçek şu ki köpeklerin akut bir koku duyusu vardır.2. By The Way KullanımıBy the way, İngilizce’de bu arada anlamına think we’ve discussed everything we need to – by the way, what time is it? Konuşmamız gereken her şeyi konuştuk sanırım, bu arada, saat kaçtı?by the way, my name’s Julie. bu arada, ismim JulieBy the way, I heard that Phyllis may be moving to Dallas. Bu arada, Phyllis’in Dallas’a taşınabileceğini duydum.Gördüğünüz üzere , by the way ekini “bu arada” anlamı taşıyan şekilde On The Other Hand KullanımıOn the other hand, “bunun yanı sıra, diğer taraftan” demektir. İngilizce’de sıkça kullanılır. Gerek günlük hayatta, gerekse makale yazımında karşıtlığı belirtmek için sıkça kullanılmış ifadeler husband likes classical music – I, on the other hand, like all kinds. Kocam klasik müzik dinlemeyi sever, diğer taraftan ben ise tüm müzik türlerini severim.On the one hand I’d like a job that pays more, but on the other hand I enjoy the work I’m doing at the moment. Bir yandan daha paralı bir iş isterim, bir yandan da şu anki işimden memnunum.On the one hand they’d love to have kids, but on the other, they don’t want to give up their freedom. Bir yandan çocuk sahibi olmak istiyorlardı, öte yandan özgürlüklerinden vaz geçmek istemiyorlardı.Tüm cümlelerde “on the other hand” bir yandan, diğer taraftan anlamında kullanılmıştır. On the one hand…. on the other hand ise bir cümle The Same As KullanımıThe same as, tıpatıp aynı anlamına the same age as me. Hilary benimle aynı yaşta.She brought up her children in just = exactly the same way her mother did. O, çocuklarını, tıpkı annesinin yetiştirdiği gibi yetiştirdi.She was wearing exactly the same dress as I was. O benim giydiğim elbisenin tıpatıp aynısını giyiyordu.The same as, “tıpkı, aynı” anlamında kullanılmıştır. “The same… as” bir kalıptır. Yukarıdaki cümlelerde the same “dress” as I was şeklinde kullanıldığını The Reason Why Kullanımı“The reason why” arkasındaki sebep, sebebi anlamlarında reason why grass is green was a mystery to the little boy. Çimenlerin niye yeşil olduğu küçük oğlum için tam bir gizem.The reason why I didn’t contact you was that I was only in town for a few hours. Seninle iletişim kurmamamın sebebi kasabaya sadece birkaç saatliğine gelmiş olmam.Is there a reason why you just listed people’s initials and not their full names? İnsanların tam adını yazmak yerine sadece baş harflerini yazmanın bir sebebi var mı?The reason why… kalıbı gramatik bir kalıptır. Bu kalıptan sonra arkasından cümle gelir. Sebebini açıkladığımz şeyler için kullanırız. Örneğin ” the reason why grass is green…. + cümlecik” With the Aim of Kullanımı“with the aim of” kalıbı, İngilizce’de “amacıyla” manasında kullanılmaktadır. Resmi bir kalıptır. Sebebini belirtmek istediğimiz niyetler için leaflet has been produced with the aim of increasing public awareness of the disease. Broşür hastalığa karşı toplum farkındalığı kazandırmak için üretildi.The aim of the association is to perpetuate the skills of traditional furniture design Birliğin amacı geleneksel mobilya dizaynını uzun yıllar idame ettirmek.The aim is to improve the public image of the police. Amaç polislerin toplumdaki algısını iyi anlamda geliştirmek.With the aim of kalıbını yukarıdaki cümle örneklerinde görebilirsiniz. Amacıyla, sebebiyle anlamlarında To The KullanımıTo the…. ile başlayan birçok İngilizce kalıp vardır. Genellikle “… için” anlamına was worried that it might be too hard for me but it turned out the contrary was true. Benim için çok zor olmasından endişeliydim ama aksi olduğu meydana çıktı.He’s a Conservative to the core. Dibine kadar muhafazakar biri.The president fought for his plan to the bitter end. Başkan, kötü sona kadar planı için savaştı.Yukarıda üç ayrı cümle örneğinde üç ayrı “to the” kalıbı By the End Of Kullanımı“By the end of” sonuna kadar anlamına damaged the end of the piano when we moved it. Oynatırken piyanonun kuyruğunu zedeledik.He wants the reports by the end of the month. Raporları ay sonuna kadar bekliyor.I hope to finish this by the end of the week. Hafta sonuna kadar bunu bitirmeyi planlıyorum.Yukarıdaki cü mlelerde by the end of, sonuna kadar anlamında kullanılmıştır. Ay sonuna kadar raporları istiyor cümlesinde “by the end of the month” olarak On The Grounds KullanımıOn the grounds of, temeline dayandırılarak, olması nedeniyle anlamına gelmektedir. The case was dismissed on the ground that there was insufficient evidence. Dava yetersiz kanıt sebebi ile azledilmiştir.Employers cannot discriminate on grounds of age. İşçiler yaş sebebiyle ayrımcılığa uğrayamaz. There are reasonable grounds to believe that a crime has been committed. Suçun işlendiğine dair ayağı yere basan kanıtlar vardır.on the grounds of… kalıbı ile resmi bir şekilde cümlemizi kurabiliyoruz. Mesela davanın azledildiğini “on the ground that… + cümlecik” ile In The Meantime Kullanımı“In the meantime” bu arada, bu süre içinde anlamlarında kullanılan İngilizce bir first novel was rejected by six publishers. In the meantime I had written a play. İlk romanım altı yayınevi tarafından reddedildi. Bu arada bir oyun yazmıştım.The next programme starts in five minutes; in the meantime, here’s some music Bir sonraki program beş dakika içinde başlıyor, bu arada, biraz müzik dinleyelim.I’m changing my email address but for the meantime you can use the old one. E mail adresimi değiştiriyorum ama bu arada eskisini kullanabilirim.“in the meantime” + cümlecik gelir. In the meantime’dan sonra kelimeler değil, cümleciklerle devam The Most KullanımıThe most ingilizcede “en çok” anlamına gelir. The most aynı zamanda “insanların çoğunluğu” anlamında da a news item it merits a short paragraph at most. Yeni bir haber olduğu için ancak en fazla kısa bir paragrafa layık olur.at most kalıbı maksimum were 50 people there, at the very most. En fazla 50 kişi oradaydı.at the very most kalıbı, en fazla , maksimum my first trip abroad so I’m going to make the most of it. Bu benim ilk yurtdışı seyahatim bu yüzden kazanabildiğim kadar çok şey kazanacağım kültürel anlamda.the most of it kalıbı bir şeyden en fazla yararlanmak In Spite of the Fact That KullanımıIn spite of the fact that kalıbı “-e karşın, -e rağmen” anlamlarına spite of the scale of the famine, the relief workers struggled on with dauntless optimism and commitment. Kıtlık ölçeğine karşın, yardım görevlileri gözükpek iyimserlik ve bağlılıkta zorlandı.Jane’s been unfaithful to Jim three times, but he still loves her in spite of everything. Jane Jim’e karşı üç defa sadakatsizlik etti ama Jim her şeye rağmen onu seviyor.In spite of his injury, Ricardo will play in Saturday’s match. Yarasına karşın, Ricardo Cumartesi günkü maçta yer alacak.“in spite of” kalıbı, yukarıdaki cümlelerde örneklendirilmiştir. Yalnızca “in spite of” kullandığınızda ardından cümle değil, kelimeler gelebilir. Ancak “in spite of the fact that” kalıbını kullanırsanız, ardından fiili olan bir cümle yazmanız By The Time KullanımıBy the time, İngilizce’de “-dığı zaman, zamana kadar” anlamlarında thought you’d be done by this time. Bu zamana kadar bitireceğini düşünmüştüm.Matters grew worse by the minute. Olaylar anında kötüleştiBy the time you grow up, you will be prettier. Büyüdüğün vakit, daha hoş görüneceksin.Bu örneklerde “by this time” bu zamana kadar, “by the minute” anında, “by the time” ise o zaman anlamlarında The Reason for This KullanımıThe reason for this kalıbı bu sebepten dolayı anlamında have no particular reason for doubting him. Ondan şüphe etmem için bi sebep yok.For this reason, it’s important to have friends who will support you. Bu yüzden, seni destekleyecek dostlar bulman önemli.Sometimes I cry for no reason at all. Bazen hiçbir sebep yokken ağlıyorum.Yukarıdaki örneklerde reason içeren kalıpları For the Extend That Kullanımı“For the extend that” bunu genişletmek için, anlamında extend a fence/road/house bir evi genişletmekThere are plans to extend the children’s play area. çocukların oyun alanını genişletmek için planlar var.The Democratic candidate extended her early lead in the polls. Demokrat aday öncülüğünü seçimlere uzattı.extend fiili genişletmek anlamında The Last Time KullanımıThe last time, son vakit leave everything till the last time. Her şeyi son ana bırakmaWhy do you leave it until the last possible time before getting ready to leave? Niye hazırlanmak varken olabilecek son dakikaya kdar bekliyorsun?They changed the plans at the last time. Son vakitte planları değiştirdiler.Son vakitler anlamında In the Event of KullanımıIn the event of, vukuunda, halinde anlamlarında kullanılan bir the event of an accident, call this number. Bir kaza halinde, bu numarayı ara.Sheila will inherit everything in the event of his death. Ölümü halide Sheila her şeyi miras alacak.In the unlikely event of a crash, please remain calm. Bir kaza halinde, lütfen sakin kalın.In the event of, halinde anlamındadır. Bu kalıptan sonra fiilli cümle gelmez, yalnızca noun The Majority of KullanımıThe majority of, çoğunluğu anlamına gelen bir majority of the employees have university degrees. Çalışanların büyük bir çoğunluğu üniversite diplomasına sahip.A large majority of people approve of the death sentence. Insanların büyük çoğumluğu idamı onaylıyor.In Britain women are in the/a majority. Britanyada kadınlar çoğunluktadır.Gördüğünüz üzere üç örnekte de kalıptan sonra fiil değil, noun With the Aim of Kullanımı“with the aim of” kalıbı, İngilizce’de “amacıyla” manasında kullanılmaktadır. Resmi bir kalıptır. Sebebini belirtmek istediğimiz niyetler için leaflet has been produced with the aim of increasing public awareness of the disease. Broşür hastalığa karşı toplum farkındalığı kazandırmak için üretildi.The aim of the association is to perpetuate the skills of traditional furniture design Birliğin amacı geleneksel mobilya dizaynını uzun yıllar idame ettirmek.The aim is to improve the public image of the police. Amaç polislerin toplumdaki algısını iyi anlamda geliştirmek.With the aim of kalıbını yukarıdaki cümle örneklerinde görebilirsiniz. Amacıyla, sebebiyle anlamlarında The Ne Demektir?Ingilizce gramer kurallarını bilmek çok önemlidir çünkü dile olan yetkinliğimizi belli eder. “the” bir article’dır ve isimlerin önüne, onları belli etmek için yerleştirilir. Her ismin başına gelmez. Belli istisnalar, kurallar mevcuttur. The list evaluates200 metropolitan economies based on factors such as per capita income and employment. İnsanlar da tercüme ediyor Son yüzyılda insanların ortalama yaşam süresi iki katından fazla arttı dünyadaOver the last hundred years the average human lifespan has more than doubledaverage per capita income adjusted for inflation around the world has Euro Area is out of recession but per capita incomes are still declining in several countries. İadesi hakkının yeniden gözden geçirilmesini UK now has a considerably higher income per capita- a fact which clearly points to a need to reconsider the Devrim sırasında bile kişi başına düşen gelir büyümesinde Çin Hindistanı her yıl ortalama yüzde farkla geçmeyi turns out even during the Cultural Revolution China out-perfomed India in terms of GDP growth by anaverage of about percent every year in terms of per capita dâhil belediyelerden San Pedro Garza GarcíaOne of its municipalities San Pedro Garza GarcíaBöylece Ruandada çalışma kararı alınca yani ülkenin gelirini önemli ölçüde yükseltmeye ve AIDSle mücadele etmeye çalışınca işe sağlık hizmetleri ağı oluşturarak başlamak istedik. Çünkü ülkenin sağlık sistemi 1994soykırımında tamamen yok olmuştu. Ayrıca kişi başına düşen gelir de halen bir doların when we decided to work in Rwanda on trying to dramatically increase the income of the country and fight the AlDS problem we wanted to build a healthcare networkbecause it had been totally destroyed during the genocide in 1994 and the per capita income was still under a dollar a Ruandada çalışma kararı alınca yani ülkenin gelirini önemli ölçüde yükseltmeye ve AIDSle mücadele etmeye çalışınca işe sağlık hizmetleri ağı oluşturarak başlamak istedik. Çünkü ülkenin sağlık sistemi 1994soykırımında tamamen yok olmuştu. Ayrıca kişi başına düşen gelir de halen bir doların when we decided to work in Rwanda on trying to dramatically increase the income of the country and fight the AIDS problem we wanted to build a healthcare networkbecause it had been totally destroyed during the genocide in 1994 and the per capita income was still under a dollar a industrialized countries have increased their overall and per capita income more in the last 25 years than they did from 1900 to 1945. ve bu rakamla ailelerin yaklaşık% ve toplam nüfusun% yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. and 15 percent of the population and percent of families had income levels below the poverty bunu da yaklaşık olarak Çin ve Hindistanda kişi başına düşen gelirin hangi yılda batı toplumlarındakiyle aynı düzeye ulaşacağını tahmin ederek yapmaya I will do that bytrying to predict precisely at what year the average income per person in India in China will reach that of the yüzde civarinda büyürken veWhen India was growing at about percent and the population was growing at two percent its per capita income was doubling every 45 sektörde kalkınmanın nasıl sağlanacağı kişi başına düşen gelirin düşük olduğu ülkelerde altyapı geliştirme konusunda kamu-özel sektör ortaklıklarının işe yarayıp yaramayacağı ve KOBİlerin teşvik edilmesine ilişkin yollar üzerinde tartışmalar were held on how to stimulate the development of the private sector; on whether public-private partnerships- in the field of infrastructure development- can work in countries where income per capita is low; and on ways to foster small- and medium-sized 2-3lük düşük bir yıllık enflasyon oranı kişi başına düşen gelirin satın alma gücü paritesi açısından bakıldığında AB ortalamasının 5-10 kat altında kaldığı ekonomiler için oldukça zor bir annual inflation at rates of 2 per cent to 3 per cent is not easy to achieve in economies that are catching up where income per capita is 5 to 10 times lower than the average EU figure in PPP aksine dönecek şekilde düzeltilmedikçe seferber edilebilir kamu kaynaklarında Orta Avrupa ülkelerine kıyasla görülen ciddi farklılıkönümüzdeki yıllarda kişi başına düşen gelirdeki farkların Güneydoğu Avrupanın aleyhine artacağını corrected the significant difference in mobilisable public resources- compared to Central European countries- favors a riseHaziran 2012de Güney Kore kronolojik olarak Japonya Amerika Birleşik Devletleri Fransa İtalya Almanya ve Birleşik Krallıktan sonra 20-50 kulübünün 7. üyesinüfusu 50 milyonu aşan ve kişi başına düşen geliri ABD Doları tutturmak için olma imkânını June 23 2012 South Korea became the 7th member of the 20-50 clubA locally defined term with the population surpassing 50 million andmaintaining per capita income of US$20000 chronologically after Japan United States of America France Italy Germany and United tarafından kaydedilen sözlerinde yetkili Arnavutlukun'' özel girişimcilik ve pazarların yanı sıra pazarların rekabetçi kalması iyi denetlenmesi ve yasaların herkese eşit şekilde uygulanmasını sağlayacak iyibir yönetimi desteklemesi halinde'' ülkede kişi başına düşen gelirin 20 yıl içinde ikiye katlanabileceğini per capita in Albania could double in 20 years if it promotes"private entrepreneurship and markets as well as a good government that makes sure that markets are competitive that they are well regulated that the law applies equally to all" the AP quoted him as dövizleri olmasa Kosovalıların istatistiklerin gösterdiği üzere kişi başına düşen gelir ve GSYİHdan yüksek olan yaşam tarzlarını sürdürmeleri imkansız olurdu.'' remittances it would be impossible for Kosovars to maintain their lifestylewhich is higher than their income and GDP per capita as statistics suggest" says ekonomi programı 1936-1938 yılları arasında Yunanistanda kişi başına düşen gelirde yükseliş ve işsizlik oranında belirgin bir düşüş economic program met with initial successwith a marked rise in per capita income and temporary decline in unemployment in Greece between 1936 and 1938 unemployment skyrocketed after 1938. Kategori Türkçe İngilizce Common Usage 1 Yaygın Kullanım gelir dağılımı distribution of income i. General 2 Genel asıl işten farklı ikinci bir gelir kaynağı olan iş sideline i. 3 Genel Gelir artışı Revenue growth i. 4 Genel tahakkuk eden gelir accrued revenues i. 5 Genel gelir gider income and expense i. 6 Genel iç gelir hukuku internal revenue law i. 7 Genel gelir kaynağı source of income i. 8 Genel esas gelir kaynağı staple earner i. 9 Genel yan gelir perk i. 10 Genel gelir dağılımı primary income distribution i. 11 Genel yaşam boyu gelir income for life i. 12 Genel alt gelir grubu low income group i. 13 Genel daimi gelir permanent income i. 14 Genel dişe gelir an easy prey i. 15 Genel gelir açığı revenue gap i. 16 Genel gelir elde etme revenue generation i. 17 Genel şahsi gelir personal income i. 18 Genel gelir sahibi rentier i. 19 Genel gelir sağlama endowment i. 20 Genel gelir tablosu income table i. 21 Genel iç gelir internal revenue i. 22 Genel kayıp gelir missing revenue i. 23 Genel arızi gelir accidental income i. 24 Genel gelir ortaklığı senedi profit sharing certificate i. 25 Genel birincil gelir dağılımı primary income distribution i. 26 Genel ömür boyu gelir income for life i. 27 Genel gelir grubu income bracket i. 28 Genel geçinip gidecek kadar gelir competence i. 29 Genel fonksiyonel gelir dağılımı functional distribution of income i. 30 Genel azami gelir contribution margin i. 31 Genel gelir merkezi revenue center i. 32 Genel gelir sahibi income earner i. 33 Genel gelir vergisi tarifesi income tax tariff i. 34 Genel cari gelir current income i. 35 Genel geçinip gidecek kadar gelir subsistence i. 36 Genel mösyö soyadından önce gelir mister i. 37 Genel düşük gelir low income i. 38 Genel gelir faktörü revenue earner i. 39 Genel bağlanan gelir settlement i. 40 Genel bir hayır kurumu vb için gelir sağlayan endower i. 41 Genel vergilendirilebilir gelir taxable income i. 42 Genel vergiye tabi gelir taxable income i. 43 Genel gelir kaynakları sources of income i. 44 Genel yüksek gelir high salary i. 45 Genel yüksek gelir great salary i. 46 Genel yüksek gelir high income i. 47 Genel brüt gelir gross income i. 48 Genel toplam aylık gelir total monthly income i. 49 Genel gelir olmama hali nonrevenue i. 50 Genel gelir durumu income statue i. 51 Genel gelir durumu income state i. 52 Genel gelir bölüşüm income sharing i. 53 Genel gelir düzeyi level of income i. 54 Genel gelir paylaşımı profit sharing i. 55 Genel ekstra gelir perquisite i. 56 Genel kişi başı milli gelir per capita income i. 57 Genel gelir tablosu dipnotları income statement remarks i. 58 Genel gelir tablosu dipnotlar income statement remarks i. 59 Genel kullanıcı başına düşen ortalama gelir average revenue per user i. 60 Genel kullanıcı başına düşen ortalama gelir average revenue per unit i. 61 Genel gelir seviyesi income level i. 62 Genel aylık gelir monthly income i. 63 Genel aylık gelir monthly earning i. 64 Genel gelir payı portion of income i. 65 Genel gelir payı income share i. 66 Genel gelir kaybı revenue loss i. 67 Genel ticari gelir commercial income i. 68 Genel arızi gelir accidental-extraordinary income i. 69 Genel yeniden gelir dağılımı redistribution of income-wealth i. 70 Genel vergisiz gelir non-taxable income i. 71 Genel ikincil gelir dağılımı redistribution of income-wealth i. 72 Genel maaşın dışındaki gelir perk i. 73 Genel dar gelir low income i. 74 Genel gelir akışı income stream i. 75 Genel yıllık gelir annual revenue i. 76 Genel temel gelir basic income i. 77 Genel aidat dışı gelir non-dues revenue i. 78 Genel hindistan'da gelir ve vergiden sorumlu kamu görevlisi tahsildar i. 79 Genel usulsüz yollarla kar veya gelir elde eden kimse regrator i. 80 Genel birinin gelir vergisinden gönüllü olarak sağlanan katkı checkoff i. 81 Genel farklı gelir seviyesindeki yerleri ayıran mahalle sınırı tracks i. 82 Genel rusya'nın bazı bölgelerinde kira veya gelir toplayan kimse arendator i. 83 Genel new orleans'lı alt ve orta gelir grubundan beyaz yat [new orleans] i. 84 Genel bir ticari faaliyetten elde edilen ve üretim maliyetini ancak karşılayan gelir margent i. 85 Genel ipe sapa gelir olma rhyme or reason i. 86 Genel bölge kilisesine gelir getiren arazi glebe land i. 87 Genel yüksek gelir getirip kolay ve risksiz olan meslek veya kazançlı girişim gravy train i. 88 Genel gelir sağlamak fetch f. 89 Genel gelir bağlamak endow f. 90 Genel gelir elde etmek reobtain f. 91 Genel gelir elde etmek reacquire f. 92 Genel gelir elde etmek generate an income f. 93 Genel gelir elde etmek earn income f. 94 Genel gelir getirmek yield money f. 95 Genel gelir getirmek bring in money f. 96 Genel gelir artırmak increase revenue f. 97 Genel gelir artırmak increase income f. 98 Genel yüksek gelir elde etmek produce high income f. 99 Genel gelir elde etmek monetize f. 100 Genel gelir elde etmek monetise f. 101 Genel ek gelir elde etmek earn an extra revenue f. 102 Genel ek gelir kazanmak earn an extra revenue f. 103 Genel ek gelir kazanmak earn a side income f. 104 Genel ek gelir elde etmek earn a side income f. 105 Genel daha fazla gelir elde etmek outearn f. 106 Genel yeniden gelir bağlamak reendow f. 107 Genel yeniden gelir bağlamak re-endow f. 108 Genel hesaptaki gelir ve gider durumunu karşılaştırmak strike a balance f. 109 Genel vergiye tabi gelir taxable s. 110 Genel gelir getiren yielding s. 111 Genel gelir getiren revenue generating s. 112 Genel ele gelir palpable s. 113 Genel dövülmeye gelir ductile s. 114 Genel teraziye gelir weighable s. 115 Genel gelir toplama/toplayan revenue-collecting s. 116 Genel gelir odaklı income driven s. 117 Genel gelir getiren economic s. 118 Genel ortalamadan daha yüksek gelir elde eden kimse high-income s. 119 Genel ortalamadan daha yüksek gelir sağlayan finansal araç high-income s. 120 Genel sana iyi gelir good for you expr. Phrasals 121 Öbek Fiiller kazanç/gelir sağlamak take something in f. 122 Öbek Fiiller kazanç/gelir sağlamak take in f. 123 Öbek Fiiller gelir getirmek pull in f. 124 Öbek Fiiller bir şeyin gelir/veraset/kazanç vergisini ödemek pay on something f. 125 Öbek Fiiller kaynak/gelir olsun diye satmak sell away f. Phrases 126 İfadeler erkeklerden önce kız arkadaşlar gelir sisters before misters expr. 127 İfadeler bazen çalışmadığın yerden soru gelir life is like a box of chocolates expr. 128 İfadeler kimini etkilemeyen olay bazısına da dehşet verici gelir the same fire that melts the butter hardens the egg expr. 129 İfadeler cumartesiden sonra pazar gelir after saturday comes Sunday [rare] expr. 130 İfadeler aşk/sevgi her şeye üstün gelir love conquers all expr. 131 İfadeler aşk/sevgi her şeyin üstesinden gelir love conquers all expr. 132 İfadeler aksilikler hep üst üste gelir when it rains it pours expr. 133 İfadeler aksilikler üst üste gelir trouble never comes alone expr. 134 İfadeler aksilikler üst üste gelir troubles never come alone expr. 135 İfadeler gerçek güç kişinin içinden gelir true strength comes from within expr. 136 İfadeler gerçek güç kişinin içinden gelir real strength comes from within expr. 137 İfadeler sorunlar üst üste gelir troubles never come alone expr. 138 İfadeler sorunlar üst üste gelir trouble never comes alone expr. 139 İfadeler yeri gelir if necessary expr. 140 İfadeler yeri gelir when necessary expr. 141 İfadeler ele gelir yerde to hand expr. 142 İfadeler büyük bir şey yanında büyük bir şeyle gelir with great something comes great something else expr. Proverb 143 Atasözü dinsizin hakkından imansız gelir an old poacher makes the best gamekeeper i. 144 Atasözü dinsizin hakkından imansız gelir an old poacher makes the best gamekeeper i. 145 Atasözü temizlik imandan gelir cleanliness is next to godliness 146 Atasözü davulun sesi uzaktan hoş gelir the grass looks greener on the other side 147 Atasözü mart aslan gibi gelir kuzu gibi gider March comes in like lion and goes out like a lamb 148 Atasözü çanakta balın olsun arı yemenden gelir you can catch more flies with honey than with vinegar 149 Atasözü can boğazdan gelir bread is the staff of life 150 Atasözü dinsizin hakkından imansız gelir old poacher makes the best gamekeeper 151 Atasözü önce iş gelir business before pleasure 152 Atasözü iyi şeyler küçük paketlerde gelir good things come in small packages 153 Atasözü iyi şeyler küçük paketlerde gelir best things come in small packages 154 Atasözü aile her şeyden önce gelir blood runs thicker than water 155 Atasözü noel yılda bir kere olur/gelir christmas comes but once a year 156 Atasözü davulun sesi uzaktan hoş gelir distance lends enchantment 157 Atasözü davulun sesi uzaktan hoş gelir distance lends enchantment to the view 158 Atasözü gururun ardından yıkım gelir pride goeth before destruction 159 Atasözü sakla samanı gelir zamanı keep a thing seven years and you'll always find a use for it 160 Atasözü sakla samanı gelir zamanı keep a thing seven years and you'll find a use for it 161 Atasözü akla gelmeyen başa gelir unexpected always happens 162 Atasözü insanın başına ne gelirse meraktan gelir curiosity killed the cat 163 Atasözü davulun sesi uzaktan hoş gelir the grass is always greener on the other side of the fence 164 Atasözü sakla samanı gelir zamanı waste not want not 165 Atasözü gururun ardından yıkım, kibirli ruhun ardından da düşüş gelir pride goes before destruction, a haughty spirit before a fall 166 Atasözü dertler gelirse hep üst üste gelir it never rains but it pours 167 Atasözü dinsizin hakkından imansız gelir set a thief to catch a thief 168 Atasözü keser döner sap döner gün gelir hesap döner what goes around comes around 169 Atasözü insana ne gelirse yakınından gelir a prophet is not without honor save in his own country 170 Atasözü insana ne gelirse yakınından gelir prophet is not without honor save in his own country 171 Atasözü sessizliğin içinden gelir bazen bilgelik a shut mouth catches no flies 172 Atasözü dört gözle beklenen tatlı gelir desires are nourished by delays 173 Atasözü ne kadar beklersen o kadar tatlı gelir desires are nourished by delays 174 Atasözü aça arpa ekmeği etten lezzetli gelir hunger is the best spice 175 Atasözü aça kuru ekmek bal helvası gibi gelir hunger is the best spice 176 Atasözü dün yediğin hurmalar, gün gelir seni tırmalar curses, like chickens, come home to roost 177 Atasözü sükut ikrardan gelir silence means consent 178 Atasözü iyilikler tanrıdan kötülükler ise şeytandan gelir god sends meat and the devil sends cooks 179 Atasözü dün yediğin hurmalar gün gelir seni tırmalar curses, like chickens, come home to roost 180 Atasözü yasaklanan şey daha cazip hale gelir forbidden fruit is the sweetest 181 Atasözü tanrıdan iyilik şeytandan kötülük gelir god sends meat and the devil sends cooks 182 Atasözü aile her şeyden önce gelir blood is thicker than water 183 Atasözü açken her şeyin tadı güzel gelir hunger is a good sauce 184 Atasözü sakla samanı gelir zamanı early money is like yeast 185 Atasözü dün yediğin hurmalar gün gelir seni tırmalar old sins have long shadows 186 Atasözü geldi mi üst üste gelir when it rains, it pours 187 Atasözü dokuz ayın çarşambası bir araya gelir when it rains, it pours 188 Atasözü laf hiç umulmadık yerlere gider/gelir one word leads to another 189 Atasözü şans hazır olana gelir chance favors the prepared mind 190 Atasözü içerisinde bulunulan zaman hep geçmişten ve gelecekten eksik görünür/gelir the golden age was never the present age 191 Atasözü aşk her şeyin üstesinden gelir love conquers all 192 Atasözü rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceği anlamına gelir dream of a funeral and you hear of a marriage 193 Atasözü evinden/yurdundan uzak kalan evine/yurduna daha düşkün hale gelir go abroad and you'll hear news of home 194 Atasözü iyi insan lafının üstüne gelir speak of the devil, and he appears 195 Atasözü iyi şeyler küçük paketlerde gelir best things come in small packages 196 Atasözü değerli şeyler küçük paketlerde gelir best things come in small packages 197 Atasözü iyi şeyler küçük paketlerde gelir good things come in small packages 198 Atasözü değerli şeyler küçük paketlerde gelir good things come in small packages 199 Atasözü aile her şeyden önce gelir blood is thicker than something 200 Atasözü rüyada birinin öldüğünü görmek onun evleneceği anlamına gelir dream of a funeral and you hear of a wedding 201 Atasözü sakla samanı gelir zamanı early money is like yeast, because it helps to raise the dough 202 Atasözü çanakta balın olsun arı yemenden gelir honey catches more flies than vinegar 203 Atasözü mart aslan gibi gelir kuzu gibi gider in like a lion, out like a lamb 204 Atasözü aksilikler üst üste gelir misfortunes never come alone 205 Atasözü iyi insan sözünün üstüne gelir talk of the devil, and he shall appear 206 Atasözü iyi adam lafının üstüne gelir talk of the devil, and he shall appear 207 Atasözü iyi insan sözünün üstüne gelir talk of the devil, and he will appear 208 Atasözü iyi adam lafının üstüne gelir talk of the devil, and he will appear 209 Atasözü davulun sesi uzaktan hoş gelir the grass is always greener 210 Atasözü davulun sesi uzaktan hoş gelir the grass is always greener on the other side 211 Atasözü davulun sesi uzaktan hoş gelir the grass is greener on the other side 212 Atasözü çanakta balın olsun arı yemenden gelir you can catch more flies with honey than you can with vinegar 213 Atasözü çanakta balın olsun arı yemenden gelir you will catch more flies with honey than with vinegar Colloquial 214 Konuşma Dili siyasi bağlantılarını kullanarak müşterileri güvence altına alabilen, gelir yaratabilen kimse rainmaker i. 215 Konuşma Dili çifte gelir/kazanç double-dipping i. 216 Konuşma Dili çift gelir/kazanç double-dipping i. 217 Konuşma Dili yeni bir gelir kaynağı a new income source i. 218 Konuşma Dili ingiltere gelir ve gümrük idaresi vat man i. 219 Konuşma Dili aile işletmesinden yüksek gelir elde etmesine rağmen kar amacı güden bir kurumda çalışan kimse lota [philippines] i. 220 Konuşma Dili kolay gelir kapısı milch i. 221 Konuşma Dili bir miktar gelir sağlamak bring an amount of money in f. 222 Konuşma Dili bir miktar gelir getirmek bring an amount of money in f. 223 Konuşma Dili vergi, sosyal güvenlik için beyan edilmemiş gelir off-the-books s. 224 Konuşma Dili hiç aklına gelir miydi? can you beat it/that? expr. 225 Konuşma Dili gün gelir one day expr. 226 Konuşma Dili fırsat insanın ayağına bir kere gelir opportunity knocks but once expr. 227 Konuşma Dili güvenlik her şeyden önce gelir safety comes first expr. 228 Konuşma Dili güvenlik önce gelir safety comes first expr. 229 Konuşma Dili insanın ayağına şans/fırsat bir kere gelir opportunity knocks but once expr. 230 Konuşma Dili önce aşk gelir love comes first expr. 231 Konuşma Dili önce sevgi gelir love comes first expr. 232 Konuşma Dili şans insanın ayağına bir kere gelir opportunity knocks but once expr. 233 Konuşma Dili inşallah başına kötü bir şey gelir bad cess to one expr. 234 Konuşma Dili aksilikler/sorunlar ardı ardına gelir it's one damn thing after another expr. 235 Konuşma Dili aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir it's one damn thing after another expr. 236 Konuşma Dili buraya sık gelir misin? cinsel/romantik anlamda hoşlanılan kimseyle muhabbete girmek için sorulan soru do you come here often? [cliché] expr. 237 Konuşma Dili vız gelir for all one cares expr. 238 Konuşma Dili bana vız gelir for all I care expr. 239 Konuşma Dili bir şey yapmaktan ne zarar gelir ki? would it hurt to do something? expr. 240 Konuşma Dili kimin aklına gelir ki you can't make this stuff up expr. 241 Konuşma Dili kimin aklına gelir ki you can't make this up expr. 242 Konuşma Dili ne kadara gelecek/gelir? how much will it be? exclam. Idioms 243 Deyim ek işten sağlanan gelir a bit on the side i. 244 Deyim ek işten elde edilen gelir a bit on the side i. 245 Deyim gişede büyük başarı/gelir elde edeceği düşünülen film tentpole film i. 246 Deyim gişede büyük başarı/gelir elde edeceği düşünülen film tentpole movie i. 247 Deyim iyi gelir/kar getiren iş/faaliyet a gold mine i. 248 Deyim büyük gelir/kazanç kapısı a pot of gold [us] i. 249 Deyim büyük gelir/kazanç kapısı a crock of gold [uk] i. 250 Deyim ek gelir bit on the side i. 251 Deyim yan gelir bit on the side i. 252 Deyim kişinin gelir sağladığı asıl işi day job i. 253 Deyim yüksek gelir getiren şey golden goose i. 254 Deyim elektrik satarak elde edilen gelir/kar spark spread i. 255 Deyim elektrik dağıtımından elde edilen gelir/kar spark spread i. 256 Deyim gişede büyük başarı/gelir elde edeceği düşünülen filmler tentpole cinema i. 257 Deyim gelir gider dengesi sağlamak strike a ledger f. 258 Deyim hızlıca gelir/fayda elde etmek için aileden kalan değerli şeyleri satmak sell the family silver f. 259 Deyim faturaları ödemeyi/yaşam giderlerini karşılamayı sağlayacak bir gelir olmak pay the bills f. 260 Deyim düzenli gelir getiren bread and butter s. 261 Deyim yüksek vergilerle gelir elde eden tax-and-spend s. 262 Deyim iyi insan sözünün üstüne gelir speak of the devil, and he shall appear expr. 263 Deyim iyi insan sözünün üstüne gelir speak of the devil, and he will appear expr. 264 Deyim iyi adam lafının üstüne gelir speak of the devil, and he shall appear expr. 265 Deyim iyi adam lafının üstüne gelir speak of the devil, and he will appear expr. 266 Deyim merak etme başlayınca arkası/gerisi gelir it'll be all right on the night expr. 267 Deyim dinsizin hakkından imansız gelir it takes a thief to catch a thief expr. 268 Deyim aksilikler hep üst üste gelir it never rains but pours expr. 269 Deyim aksilikler/sorunlar ardı ardına gelir one thing after another expr. 270 Deyim aksilikler/sorunlar ardı ardına gelir it's one thing after another expr. 271 Deyim aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir It's one thing after another! expr. 272 Deyim aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir one thing leads to another expr. 273 Deyim aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir If it's not one thing it's another! expr. 274 Deyim aksilikler/sorunlar hep üst üste gelir It's just one thing after another! expr. 275 Deyim arkası gelir one thing leads to another expr. 276 Deyim dinsizin hakkından imansız gelir diamond cut diamond expr. 277 Deyim gün gelir devran döner every cloud has a silver lining expr. 278 Deyim sükut ikrardan gelir silence gives consent expr. 279 Deyim şakaya gelir iş değil no laughing matter expr. 280 Deyim temizlik imandan gelir cleanliness is next to godliness expr. 281 Deyim internet üzerinden yapılan bir tartışma uzadıkça büyük ihtimalle/çoğunlukla konu adolf hitler'e veya nazilere gelir godwin's law expr. 282 Deyim gerisi gelir downhill all the way expr. 283 Deyim gerisi çorap söküğü gibi gelir downhill all the way expr. 284 Deyim gerisi gelir all downhill from here expr. 285 Deyim gerisi çorap söküğü gibi gelir all downhill from here expr. 286 Deyim günde bir elma sağlığa iyi gelir an apple a day [cliché] expr. 287 Deyim günde bir elma sağlığa iyi gelir an apple a day [cliché] expr. 288 Deyim dün yediğin hurmalar, gün gelir seni tırmalar one's chickens come home to roost expr. 289 Deyim dün yediğin hurmalar, gün gelir seni tırmalar your/the chickens come home to roost expr. 290 Deyim dün yediği hurmalar gün gelir kişiyi tırmalar come back to bite one expr. 291 Deyim sakla samanı gelir zamanı emily early money is like yeast expr. 292 Deyim gün gelir herkes başarıyı elde eder every dog will have his day expr. 293 Deyim gün gelir herkes başarıyı elde eder every dog will have his/her day expr. 294 Deyim gün gelir herkes başarıyı elde eder every dog will have its day expr. 295 Deyim gerisi çorap söküğü gibi gelir the rest is just gravy expr. 296 Deyim senin de başına gelir/gelecek this too shall happen to you expr. 297 Deyim gülmek/neşe sağlığa iyi gelir laugh and grow fat Speaking 298 Konuşma aksilikler hep üst üste gelir it never rains but it pours expr. 299 Konuşma aksilikler üst üste gelir misfortune never comes alone expr. 300 Konuşma aynı hesaba gelir it amounts to the same thing expr. 301 Konuşma benim elimden ne gelir? how can I help it? expr. 302 Konuşma beni görmeye gelir misin will you come to see me expr. 303 Konuşma bana kalırsa vız gelir forall I care expr. 304 Konuşma bana vız gelir it leaves me cold expr. 305 Konuşma bana vız gelir i don't give a darn expr. 306 Konuşma buraya sık gelir misin? do you come here a lot? expr. 307 Konuşma biri gider biri diğeri gelir one goes another comes expr. 308 Konuşma başarı tecrübeden sonra gelir success follows experience expr. 309 Konuşma doğum sırasında babanın elinden ancak bu kadarı gelir a father can only do so much at the birth expr. 310 Konuşma gelir gelmez as soon as he/she comes expr. 311 Konuşma gelir misin? will you come? expr. 312 Konuşma eve gelir gelmez uzandım I lied down as soon as I got home expr. 313 Konuşma fındık fıstığa sadece maymunlar gelir/çalışır if you pay peanuts you get monkeys expr. 314 Konuşma gelir misin? would you like to come? expr. 315 Konuşma elimden ne gelir bilmiyorum I don't know what I can do to help expr. 316 Konuşma güvenlik her şeyden önce gelir safety is first expr. 317 Konuşma işime gelir that works for me expr. 318 Konuşma miami treni ne zaman gelir? what time does the train from miami arrive? expr. 319 Konuşma ona vız gelir he doesn't give a damn expr. 320 Konuşma kendine gelir misin? would you get over yourself? expr. 321 Konuşma önce sağlık gelir health comes first expr. 322 Konuşma şakaya gelir iş değil no laughing matter expr. 323 Konuşma sen ve arkadaşların çok sık bir araya gelir misiniz? do you and your friends get together a lot? expr. 324 Konuşma paris denilince akla ilk eyfel kulesi gelir when we say paris the first thing that comes to our mind is the eiffel tower expr. 325 Konuşma paris denince akla ilk eyfel kulesi gelir when we say paris the first thing that comes to our mind is the eiffel tower expr. 326 Konuşma vız gelir for all I care expr. 327 Konuşma vız gelir tırıs gider I don't give a damn expr. 328 Konuşma bu yemek yediği anlamına gelir that means she's eating expr. 329 Konuşma bu yemek yediği anlamına gelir that means he's eating expr. Chat Usage 330 Chatleşme Dili işime gelir wfm works for me kısalt. Trade/Economic 331 Ticaret/Ekonomi 65 yaş ve üstüne tanınan gelir vergisi muafiyeti age allowance i. 332 Ticaret/Ekonomi usulsüz yollarla kar veya gelir elde eden kimse regrater i. 333 Ticaret/Ekonomi diğer bankaların sahip olduğu düşük gelir getiren varlıkları elinde tutmak ve yönetmek için kurulmuş finansal kuruluş toxic bank i. 334 Ticaret/Ekonomi diğer bankaların sahip olduğu düşük gelir getiren varlıkları elinde tutmak ve yönetmek için kurulmuş finansal kuruluş bad bank i. 335 Ticaret/Ekonomi vergilendirilebilir gelir üzerinden alınan federal vergi alternative minimum tax amt i. 336 Ticaret/Ekonomi ana gelir kaynağı main source of income i. 337 Ticaret/Ekonomi ara dönem gelir vergisi giderinin hesaplanması measuring interim income tax expense i. 338 Ticaret/Ekonomi ara dönem gelir vergisi giderlerinin hesaplanması measuring interim income tax expense i. 339 Ticaret/Ekonomi ana gelir kaynağı primary income source i. 340 Ticaret/Ekonomi ana gelir kaynağı cash cow i. 341 Ticaret/Ekonomi ana gelir kaynağı main income source i. 342 Ticaret/Ekonomi ana gelir kaynağı primary source of income i. 343 Ticaret/Ekonomi ancak yaşamı sürdürmeye yetecek gelir düzeyi subsistence level i. 344 Ticaret/Ekonomi adi gelir ordinary income i. 345 Ticaret/Ekonomi adi gelir ordinary revenue i. 346 Ticaret/Ekonomi adil gelir dağılımı fair income distribution i. 347 Ticaret/Ekonomi alelade yıllık gelir ordinary annuity i. 348 Ticaret/Ekonomi alıcı fiyatlarıyla ulusal gelir national income at market prices i. 349 Ticaret/Ekonomi alt gelir grubu low-income group i. 350 Ticaret/Ekonomi arızi gelir transitory income i. 351 Ticaret/Ekonomi arızi gelir incidental income i. 352 Ticaret/Ekonomi arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı revenue sharing in return for land sale i. 353 Ticaret/Ekonomi artan gelir vergisi increment tax i. 354 Ticaret/Ekonomi artan oranlı gelir vergisi graduated income tax i. 355 Ticaret/Ekonomi artan oranlı gelir vergisi progressive income tax i. 356 Ticaret/Ekonomi artık gelir residual income i. 357 Ticaret/Ekonomi asgari gelir minimum income i. 358 Ticaret/Ekonomi ayni gelir income in kind i. 359 Ticaret/Ekonomi ayrıntılı gelir tablosu detailed income statement i. 360 Ticaret/Ekonomi azalan gelir diminishing return i. 361 Ticaret/Ekonomi azami gelir contribution margin i. 362 Ticaret/Ekonomi belçika gelir vergileri belgian income taxes i. 363 Ticaret/Ekonomi beklenen gelir teorisi anticipated income theory i. 364 Ticaret/Ekonomi belli dönemdeki gelir ve gider özeti statement i. 365 Ticaret/Ekonomi belirli bir yılda kesinleşen kamu gelir ve harcama rakamları actual budget i. 366 Ticaret/Ekonomi başa baş geliri ev halkının gelirinin tamamını tüketmeyi planladığı dolayısıyla hiç tasarrufta bulunmayacağı harcanabilir gelir düzeyi break-even income i. 367 Ticaret/Ekonomi bakiye gelir residual income i. 368 Ticaret/Ekonomi beklenmedik gelir windfall i. 369 Ticaret/Ekonomi bazı karinelere göre belirlenen gelir presumptive income i. 370 Ticaret/Ekonomi başka hiç bir geliri bulunmadığı durumda bir ev halkının uygulanan gelir destekleme programından sağlayacağı toplam sübvansiyon aggregate inventory i. 371 Ticaret/Ekonomi belirli bir vergi oranının uygulandığı özel gelir grubu tax bracket i. 372 Ticaret/Ekonomi beyana dayanan gelir vergisi income tax based on declaration i. 373 Ticaret/Ekonomi beyana dayalı gelir vergisi income tax based on declaration i. 374 Ticaret/Ekonomi bir firmanın gelir tablosunun ilk satırında yer alan brüt satışların ya da brüt gelirin artışına bağlı büyüme top line growth i. 375 Ticaret/Ekonomi brüt gelir gross income i. 376 Ticaret/Ekonomi birleştirilmiş gelir vergisi beyannamesi consolidated tax return i. 377 Ticaret/Ekonomi borsada sürekli olarak piyasa getirisinin üzerinde bir gelir kazanılması beating the market i. 378 Ticaret/Ekonomi bilanço ve gelir tablosunu düzenlemeyi hedef alan ana bütçeleme master budgeting i. 379 Ticaret/Ekonomi bilanço gelir oranı balance sheet revenue ratio i. 380 Ticaret/Ekonomi brüt gelir gross income i. 381 Ticaret/Ekonomi bölgesel gelir eşitsizliği regional income inequality i. 382 Ticaret/Ekonomi birikmiş gelir accumulated income i. 383 Ticaret/Ekonomi bilanço ve gelir tablosu balance sheet and income statement i. 384 Ticaret/Ekonomi borç-gelir oranı debt-income ratio i. 385 Ticaret/Ekonomi bir defaya mahsus gelir non-recurring income i. 386 Ticaret/Ekonomi bir hesap dönemine ait gelir ve giderleri tahakkuk ettirmek ilkesi matching i. 387 Ticaret/Ekonomi beyana dayanan gelir vergisi declaration based income tax i. 388 Ticaret/Ekonomi bir kimsenin gelir kazanma olanaklarını belirlediği varsayılan çeşitli kişisel özelliklerin bileşimi d-factor i. 389 Ticaret/Ekonomi brüt milli gelir gross national product i. 390 Ticaret/Ekonomi bilanço ve gelir tablosunda görünen hesap terminal account i. 391 Ticaret/Ekonomi borç-gelir oranı debt-to-income ratio i. 392 Ticaret/Ekonomi brüt gelir gross revenue i. 393 Ticaret/Ekonomi bildirilmeyen gelir undisclosed income i. 394 Ticaret/Ekonomi beyana dayalı gelir vergisi declaration based income tax i. 395 Ticaret/Ekonomi çifte gelir double income i. 396 Ticaret/Ekonomi çiftçinin gelir düzeyini korumak veya yükseltmek için hazineden yapılan dolaysız veya dolaylı ödemeler contestable market i. 397 Ticaret/Ekonomi çeşitli gelir miscellaneous income i. 398 Ticaret/Ekonomi cari gelir current income i. 399 Ticaret/Ekonomi cari fiyatlarla ulusal gelir national income at current prices i. 400 Ticaret/Ekonomi cari gelir ve gider bütçesi operating budget i. 401 Ticaret/Ekonomi çifte gelir dual income i. 402 Ticaret/Ekonomi çeşitli fiyat seviyelerinden sunulan bir alanın kontrolünden elde edilen gelir yield i. 403 Ticaret/Ekonomi çift gelir dual income i. 404 Ticaret/Ekonomi çeşitli gelir miscellaneous revenue i. 405 Ticaret/Ekonomi çift gelir double income i. 406 Ticaret/Ekonomi çok basamaklı gelir tablosu multistep income statement i. 407 Ticaret/Ekonomi çeyrekten çeyreğe kazanç/gelir quarter-over-quarter revenue i. 408 Ticaret/Ekonomi daimi gelir hipotezi permanent income hypothesis i. 409 Ticaret/Ekonomi diğer faaliyetlerden gelir ve karlar revenues and profits from other operations i. 410 Ticaret/Ekonomi diğer faaliyetlerden olağan gelir ve karlar income and profit from other ordinary operations i. 411 Ticaret/Ekonomi daimi gelir permanent income i. 412 Ticaret/Ekonomi dış gelir extraneous income i. 413 Ticaret/Ekonomi diğer olağandışı gelir ve karlar other extraordinary income and profits i. 414 Ticaret/Ekonomi değişmez gelir fixed income i. 415 Ticaret/Ekonomi diğer olağandışı gelir ve karlar other extraordinary revenues and profits i. 416 Ticaret/Ekonomi dağıtılmamış gelir retained income i. 417 Ticaret/Ekonomi devlete gelir sağlama amacını güden vergi düzeni tariff for revenue only i. 418 Ticaret/Ekonomi diğer olağan gelir ve karlar other ordinary income and profits i. 419 Ticaret/Ekonomi dahili gelir vergisi internal revenue tax i. 420 Ticaret/Ekonomi dış kaynaklı gelir extraneous income i. 421 Ticaret/Ekonomi diğer olağandışı gelir ve karlar other extraordinary income i. 422 Ticaret/Ekonomi diğer gelir other revenue i. 423 Ticaret/Ekonomi düz oranlı gelir vergisi flat-rate income tax i. 424 Ticaret/Ekonomi düşük gelir segmenti low income segment i. 425 Ticaret/Ekonomi düşük gelir low income i. 426 Ticaret/Ekonomi düzenli gelir regular income i. 427 Ticaret/Ekonomi düşük gelir grubu low income group i. 428 Ticaret/Ekonomi dönemsel gelir periodic income i. 429 Ticaret/Ekonomi dikey yüzde gelir tablosu vertical percentage income statement i. 430 Ticaret/Ekonomi düşük gelir bildirimi understate income i. 431 Ticaret/Ekonomi düşük gelir grubuna yüksek faizle verilen mortgage kredisi subprime mortagage i. 432 Ticaret/Ekonomi dönem sonunda elde edilen yıllık gelir ordinary annuity i. 433 Ticaret/Ekonomi düzeltilmiş gayri safi gelir adjusted gross income i. 434 Ticaret/Ekonomi doğrudan gelir desteği direct income support i. 435 Ticaret/Ekonomi doğrudan gelir desteği politikası direct income support policy i. 436 Ticaret/Ekonomi düşük gelir grubuna yüksek faizle verilen mortgage kredisi sub-prime mortagage i. 437 Ticaret/Ekonomi ekonomik gelir financial income i. 438 Ticaret/Ekonomi ekonomik gelir economic income i. 439 Ticaret/Ekonomi eksi gelir vergisi negative income tax i. 440 Ticaret/Ekonomi ekstra gelir perquisite i. 441 Ticaret/Ekonomi emek dışı gelir nonlabor income i. 442 Ticaret/Ekonomi ek gelir vergisi additional income tax i. 443 Ticaret/Ekonomi ertelenen gelir deferred revenue i. 444 Ticaret/Ekonomi enflasyonun etkisi ile yükümlülerin gelir vergisi açısından daha yüksek gelir dilimlerine girmeleri bracket creep i. 445 Ticaret/Ekonomi en düşük gelir minimum income i. 446 Ticaret/Ekonomi emsal gelir imputed income i. 447 Ticaret/Ekonomi ertelenmiş gelir vergisi deferred income tax i. 448 Ticaret/Ekonomi ertelenmiş gelir deferred income i. 449 Ticaret/Ekonomi ek gelir income bracket i. 450 Ticaret/Ekonomi eşik gelir düzeyi health and decency standard of living i. 451 Ticaret/Ekonomi ek gelir side income i. 452 Ticaret/Ekonomi faiz dışı gelir non-interest income i. 453 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi beyannamesi income tax return i. 454 Ticaret/Ekonomi gayrisafi gelir gross revenue i. 455 Ticaret/Ekonomi gelir eşitsizliği wage gap i. 456 Ticaret/Ekonomi gelir grubu income bracket i. 457 Ticaret/Ekonomi gelir yaratma kapasitesi income generation capacity i. 458 Ticaret/Ekonomi gelir tahminleri estimation of revenue i. 459 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi matrahı income tax base i. 460 Ticaret/Ekonomi gelir düzeyi level of income i. 461 Ticaret/Ekonomi gelir elde etmeye yönelik masraflar utilized costs i. 462 Ticaret/Ekonomi gelir tahakkuku revenue recognition i. 463 Ticaret/Ekonomi gelir amaçlı tarife revenue tariff i. 464 Ticaret/Ekonomi gelir getirici projeler revenue generating projects i. 465 Ticaret/Ekonomi gelir çoğaltanı income multiplier i. 466 Ticaret/Ekonomi gelir etkisi income effect i. 467 Ticaret/Ekonomi gelir sınırı margin of income i. 468 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi matrahı income tax assessment i. 469 Ticaret/Ekonomi finansal gelir financial gain i. 470 Ticaret/Ekonomi gelir ortaklığı senetleri revenue sharing certificates i. 471 Ticaret/Ekonomi gelir kalemleri revenue items i. 472 Ticaret/Ekonomi gelir hesaplı yardım income-tested benefit i. 473 Ticaret/Ekonomi gelir tablosu income statement i. 474 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi ödemelerinin fazlalıkları ve varlıklara dahil ödenen stopaj vergileri excess of income tax payments and withholding taxes paid included in assets i. 475 Ticaret/Ekonomi gelir getirmeyen yatırım impair investment i. 476 Ticaret/Ekonomi gelir sağlayan earner i. 477 Ticaret/Ekonomi gelir ve kurumlar vergisi kanunu income tax and corporation taxes act i. 478 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi karşılığı reserve for income tax i. 479 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi rent charge i. 480 Ticaret/Ekonomi geçici gelir transitory income i. 481 Ticaret/Ekonomi gelir esnekliği income elasticity i. 482 Ticaret/Ekonomi gelir vergisini kaynağından kesme pay-as-you-earn i. 483 Ticaret/Ekonomi garanti edilen gelir guaranteed income i. 484 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi cetveli income schedules i. 485 Ticaret/Ekonomi gelecek yıllara ait gelir tahakkukları future income accruals i. 486 Ticaret/Ekonomi gelir ortaklığı senedi revenue sharing certificates i. 487 Ticaret/Ekonomi gelir grubu income group i. 488 Ticaret/Ekonomi gelir kaybı/kayıp gelir lost revenue i. 489 Ticaret/Ekonomi gelir tablosu statement of receipts i. 490 Ticaret/Ekonomi gelir güvencesi revenue assurance i. 491 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi kanunu revenue law i. 492 Ticaret/Ekonomi gelir bölüşümü income distribution i. 493 Ticaret/Ekonomi gelir ve gider income and expense i. 494 Ticaret/Ekonomi gelir getiren varlık revenue-generating asset i. 495 Ticaret/Ekonomi gelir yönetimi income management i. 496 Ticaret/Ekonomi gelir düzeyi yüksek aile high-income family i. 497 Ticaret/Ekonomi gelecek yıllara ait giderler ve gelir tahakkukları long-term prepaid expenses and accrued income i. 498 Ticaret/Ekonomi gelir fazlası surplus income i. 499 Ticaret/Ekonomi gelir vergisi formu income tax form i. 500 Ticaret/Ekonomi gelir sayılmayan tahsilat nonrevenue receipts i. Prepositions of Time İngilizce konuşurken en çok kafa karışıklığı yaratan konulardan biri olan zaman edatlarının aslında ne kadar kolay olduğunu bu yazıyı okurken fark edeceksiniz. İngilizcede zaman edatlarının karmaşık bulunmasının en büyük sebebi aslında at, in & on olmak üzere her birinin belirli kelime öbeklerinden önce geldiğini fark etmemiş olmak. Bu yazıda bu kategorileri inceleyecek ve örnekleri üzerinde duracağız. İnceleyeceğimiz ilk edat at , saatlerden, belirli zaman dilimlerinden, isminin içinde Day geçmeyen tatillerden ve günün bazı bölümlerinden önce kullanılır. At At 8 am At breakfast At 3 o’clock At lunch At 1030 pm At dinner At noon At midnight At sunrise At Christmas At sunset At Thanksgiving At the moment* At the weekend *Diğer zaman edatları olan in ve on ile karşılaştırıldığında, at görece daha kısa süreyi ifade eden zaman dilimleriyle kullanılır. İkinci olarak inceleyeceğimiz edat olan on, günler, tarihler, isminin içinde Day geçen tatillerden önce kullanılır. On On Monday On April 3rd On 8 July On 5 August 2021 On Fridays On my birthday On Sunday morning On Saturday night* On Christmas Day On Independence Day On weekdays On the first day On my wedding day On time *Her ne kadar night ile at edatını kullanıyor olsak da kullanacağımız edatı hemen arkasından gelen kelimeye göre seçeriz. Bu durumda edatın arkasından Saturday geldiği için edatı günlerden önce kullanılan on olarak belirleriz. In the morning On Monday morning In the afternoon On Friday afternoon In the evening On Sunday evening At night On Saturday night İnceleyeceğimiz zaman edatlarından sonuncusu olan in; at ve on ile karşılaştırıldığında çok daha geniş zaman dilimlerinin önünde kullanılır. Günün bazı bölümleri, Tatiller, Aylar, Mevsimler, Yıllar, Mevsimler, Çağlar gibi ifadelerin önüne gelir. In In the morning In the evening In the Easter Holiday In June In December In spring In the spring In 2021 In the 1990s In 3 weeks In the next century In the Ice Age In the past In the future Zaman edatları Prepositions of Time ile ilgili aklımızda tutmamız gereken son nokta ise ne zaman kullanılmadıkları. Last, next, every ve this sıfatları bu zaman ifadelerinden önce geliyorsa edat kullanılmaz. I went to Italy last summer. He starts working next Monday. The part was last night. The family comes together every weekend. I will be late this evening. Every year she sends me a postcard.

ingilizcede yılların başına ne gelir